İngilizce "very" yerine kullanabileceğiniz kelimeler ve örnekleri
İngilizce'de "very" demenin başka yolları da var. Dikkatini çekecek güçlü, uygun isimler ve fiiller seçebilirsin. Bunu yapmak İngilizce kelime dağarcığınızı artıracak, seviyenizi ilerletecek ve akıcılığınızı geliştirecektir.

awful - very bad

Bir şeyin, özellikle de hoş olmayan veya olumsuz bir şeyin kapsamını vurgulamak için kullanılır.

Bir örnek;

It smells awful in here. (Burası çok kötü kokuyor)

intelligent - very smart

Özellikle yüksek düzeyde zekaya sahip olmak veya göstermek.

Bir örnek;

John is intelligent and hardworking.

sorrowful - very sad

Üzüntülü hissetmek veya göstermek.

Bir örnek;

She looked at him with sorrowful eyes. (Ona hüzünlü gözlerle baktı.)

distraught - very upset

Çok üzgün, perişan hissetmek.

Bir örnek;

Distraught parents looking for a runaway teenager. (Kaçak bir genç arayan perişan ebeveynler)

 

freezing - very cold

0 derece altında.

Bir örnek;

Strong winds and freezing temperatures. (Kuvvetli rüzgarlar ve dondurucu soğuklar)

forceful - very strong

Güçlü ve iddialı (özellikle bir kişi veya tartışma konusunda)

Bir örnek;

She was a forceful personality. (O güçlü bir kişilikti)

luminous - very bright

Işıkla dolu veya ışık saçan, parlak

Bir örnek;

Her eyes were luminous with joy (Gözleri sevinç ile ışıl ışıldı)

swamped - very busy

Aşırı meşgul olmak.

Bir örnek;

They have been completely swamped with new customers this week. (Bu hafta tamamen yeni müşterilerle dolup taşıyorlardı)

cautious - very careful

Olası sorunları veya tehlikeleri önlemek için dikkatli.

Bir örnek;

He is a cautious driver. (O dikkatli bir sürücüdür)

obvious - very clear

Kolayca algılanan veya anlaşılan, açık, aşikar.

Bir örnek;

Unemployment has been the most obvious cost of the recession. (İşsizlik, durgunluğun en belirğin nedeni oldu)

vibrant - very colorful

Canlı, enerjik.

Bir örnek;

A vibrant cosmopolitan city. (Hareketli kozmopolit bir şehir)

perplexed - very confused

Şaşkın.

Bir örnek;

She gave him a perplexed look. (Ona şaşkın bir bakış attı)

cruel - very mean

Kasten başkalarına acı veya ıstırap vermek veya bu konuda hiçbir endişe duymamak, zalim.

Bir örnek;

They are dangerous people who are cruel to animals. (Hayvanlara karşı acımasız olan tehlikeli insanlardır)

frequently - very often

Düzenli olarak veya alışkanlıkla, sıklıkla.

Bir örnek;

They go abroad frequently. (Onlar sık sık yurtdışına çıkıyorlar)

ancient - very old

Çok uzak geçmişe ait ve artık var olmayan, antik.

Bir örnek;

You make me feel ancient. (Bana kendimi eski gibi hissettiriyorsun)

transparent - very open

Işığın geçmesine izin veren, arkadaki nesneler açıkça görülebilen, saydam, şeffaf.

Bir örnek;

Transparent blue water. (Şeffaf mavi su)

excel - very good

Bir faaliyet veya konuda son derece iyi veya yetkin olmak, mükemmel.

Bir örnek;

He excels at fighting in the playground (O oyun alanında dövüşmekte ustadır)

idiotic - very stupid

Ahmakça, aptalca.

Bir örnek;

This is an idiotic suggestion. (Bu aptalca bir öneri)

ecstatic - very happy

Aşırı mutluluk veya neşeli, heyecanlı hissetmek veya ifade etmek, kendinden geçmiş, mest olmuş.

Bir örnek;

The new president was greeted by an ecstatic crowd. (Yeni cumhurbaşkanı coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı)

hot - very warm

Yüksek derecede ısıya veya yüksek sıcaklığa sahip olmak, sıcak, ateşli, kızgın.

Bir örnek;

It's hot in here. (Burası sıcak)

frail - very weak

Zayıf, kırılgan, hassas.

Bir örnek;

He has a frail body. (Çelimsiz bir vucudu var)

starving - very hangry

Açlık.

Bir örnek;

The world has starving children. (Dünyanın açlıktan ölmek üzeri olan çocukları var)

battered - very hurt

Hırpalanmış, dövülmüş, yaralanmış.

Bir örnek;

He finished the day battered and bruised. (O günü hırpalanmış ve yara bere içinde bitirdi)

huge - very large

Kocaman, dev, olagan üstü.

Bir örnek;

They made huge profits in cryptocurrencies. (Kripto paralarında büyük karlar elde ettiler.)

indolent - very lazy

Aktivite veya efordan kaçınmak istemek, tembel, uyuşuk, üşengeç.

Bir örnek;

They were indolent. (Onlar çok tembeldi)

extensive - very long

Geniş bir alanı kapsayan veya etkileyen.

Bir örnek;

Here is an extensive garden. (İşte geniş bir bahçe.)

İngilizce "very" demeyi bırak!

https://www.youtube.com/watch?v=Feuj7G-fH68

Bu içeriğe tepki ver